YELKENİ ŞİİR OLANIN RÜZGARI AŞK OLUR

            Hangimiz yanılmadı aşk denen bu oyunda. Ya da hangimiz çekip giderken bir sevdadan, ıslanmadı gözlerimiz. Belki de bırakıp giderken boynu bükük bir aşkı, yanan bir ormanın hüznüydü düşlerimiz. Ve belki izi hep kalacak bir yara gibi onlarca sevda sapladık durduk yüreğimize. Ama aşk hiç dinmedi. Ve biten her yangının sonrasında, küllerin arasından bir kardelen gibi boy verdi.

            Belki de aşk bizim içimizdeydi. Aradığımızsa, sadece bize onu gösterebilecek tertemiz bir yüz. Ve bulduğumuzda gül yüzünde kendimizi göreceğimiz bir sevgili, hiç düşünmeden bulduk sanırdık çoğu kez. Oysa her seferinde gördüğümüz, yine kendi yüreğimizdi. Ve sevgili dediğimiz o masum insan, sadece bir ayna. Girmeye görsün araya zaman. Yavaş yavaş bulanırdı her şey. Tozlanırdı en güzel mavisi sevdaların ve görünmez olurdu aşk. Sonra onu temizlemeye gösteremediğimiz sabrı, bir başka sevdayı ararken gösterirdik çoğu kez. Aslında tozlanan onun yüzü değil, bizim gözlerimizdi. Görmek istediğimiz belki de yeni bir yüzde eski bir aşktı. Ve biten her sevdadan elimizde kalan, hüzne bulaşmış birkaç mısraydı.

            Bu gün sabahtan beri hiç dinmedi yağmur. Sabahtan beri perdeleri bile açmadım. İnsan en çok böyle havalarda bakıyor kendi yüreğine. Ve yürürken soğuk yollarında İstanbul’un, en çok yağmurun hüznü bulaşıyor üzerimize. Sonra erken gelen kışın telaşı sarıyor benliğimizi ve görür görmez bulutların arasından güneşi, baharı bekleyen bir kardelen gibi açılıveriyoruz karların arasından.  Umut sıcak bir ekmeğin buğusu gibi ısıtıyor içimizi. Yeni bir sevdaya yelken açıyoruz. Ve daha bilmeden kopacak fırtınayı, hemen kâğıda kaleme sarılıyoruz.

            Aşk bir rüzgâr, şiirse kocaman bir yelkendir yüreğimizde salınıp duran. Ve şair dediğimiz o garip adam okyanuslar ortasında pusulası bozulmuş bir balıkçıdır çoğu kez. Ne yandan eserse rüzgâr, yelkenlerini o yöne çevirip yol alırken denizde, hiç düşünmez kopacak fırtınayı, yağacak yağmuru. Nasırlı ellerinde dümen, direnir durur dalgalara. Bazen kopan bir fırtınadır aşk, bazen ay ışığında bir yakamoz. Yorulsa da ömür denen bu yolculukta, çoğu kez mutludur şair. Yani balıkçı.  Yalnız da olsa aşılmaz suların koynunda, ne bir düşmanı vardır kendinden başka ne de yoldaşı. Ve teknesiyle yarışan yunuslardır tek arkadaşı.

            Aylar ayları, yıllar yılları kovalar. O aldırmaz geçen zamana ve yelkenlerini rüzgâra adar. Gün gelir yeni bir sevdaya açmışken yüreğini, dayanamaz elleri dümenin ağırlığına ve birden bire gök gürler, sular kudurur ve zaman denen o acımasız yarış sessizce durur. Ertesi gün yarım kalmış bir aşkın sahiline, yüzü gözü şiire bulaşmış bir balıkçı cesedi vurur. Sonra alıp gömerler onu en sevdiği rüzgârın yüreğine. Âşıklar ağlar dört bir yanında. Ve aşk gülümseyen bir kardelendir balıkçının mezarında.

  Ali Haydar TİMİSİ

 Kasım’05 / İstanbul

ALL RIGHTS RESERVED
TÜM HAKLARI SAKLIDIR.
COPYRIGH © 2016  TMS REKLAM