RUHİ SU – HAYATI VE ESERLERİ

Anadolu, içinde yaşattığı uygarlıkların kültürel ve sosyal mirasının buluştuğu bir ırmak gibidir. Üzerinde yaşayan her toplum onu yüzlerce renkten oluşan bir mozaik haline getirmiştir. Mimariden müziğe, halk oyunlarından geleneklere kadar pek çok değer aynı potada erimiş ve kendilerini adına Anadolu dediğimiz bu ortak yurtta ifade etme imkânı bulmuşlardır.  Dünyanın hiçbir coğrafyasına nasip olmayan bu kültürel birikim, tarih boyunca içinde yaşattığı uygarlıkların toplumsal ve bireysel yapılanmasında önemli bir etken olmuştur.

Aslan ve ceylanı aynı kucakta buluşturan Hacı Bektaş-ı Veli, “Ne olursan ol yine gel” diyebilen Mevlana, “Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü” sözüyle insan sevgisini anlatan Yunus Emre, “Gelin canlar bir olalım” diyerek insanları birliğe beraberliğe çağıran Pir Sultan Abdal ve “Aynı varlık her bedende” sözüyle Tanrı’nın insanla bütünleşmesini ifade eden Aşık Veysel, Anadolu kültürünün hoşgörü ve insan sevgisiyle biçimlenmesinde eserleri ve fikirleriyle önemli birer rol oynamışlardır.

Bunlar gibi insanlığın en zıt kutuplarını bile aynı dergahta buluşturabilen Ahmet Yesevi, Hacı Bayram Veli, Abdal Musa, Kaygusuz Abdal, Hatayi, Kul Himmet, Muhyi, Erzurumlu Emrah, Karacaoğlan, Seyrani, Teslim Abdal, Dertli, Dadaloğlu ve Köroğlu gibi ozanlar da yüzyıllardan beri telden dile, dilden gönüllere süzülerek Anadolu halkını hep doğruya, sevgiye ve barışa yönlendirmişlerdir. Bunlar ve adlarını sayamadığımız pek çok Anadolu aydını bu topraklar üzerinde yaşayan ortak kültürün en önemli yapı taşları olmuşlardır. Onların fikirleri yüzyıllardan beri birbirlerine eklenerek günümüze kadar gelmiş ve insanları birbirine bağlayan ortak bir kültür mirasına dönüşmüştür. Adına Anadolu dediğimiz bu ortak miras pek çok ozan ve düşünürün katkısıyla daha da zenginleşmiş, bu birikim yeni fikir ve sanat önderlerinin yetişmesinde önemli rol oynamıştır.

İşte Ruhi SU, Anadolu’da yaşanan bu ortak kültür mirasının içerisinde eşine az rastlanır bir sanatçı, yüzyıllardan beri söylenen bu güzel söylemlere sesini katmış bir büyük ozan olarak karşımıza çıkmaktadır. Kendinden önceki pek çok fikir adamının ve ozanın eserlerini ortak bir payda altında buluşturmanın yanı sıra, bu eserleri, sesi ve yorumuyla evrenselliğe taşımanın mücadelesini vermiştir.  Ruhi SU yetmiş iki yıllık ömrü boyunca, Pir Sultan olup düzene baş kaldırmış, Yunus Emre olup gönüller yapmış, Köroğlu olup Bolu beyine direnmiş, Karacaoğlan olup sevdayı anlatmış, ağıtlarla ağlayıp halaylarla gülmüş, ama çektiği onca sıkıntıya karşı, başının gölgesini hiçbir zaman önüne düşürmemiş yiğit bir insandır.

Ruhi SU gibi sanatçıların fikirlerinden dolayı ezilmedikleri bir ülke, bizlerin hoşgörü ve bilinçle şekillenmiş fikirleri ışığında aydınlanmaya mecburdur. Unutmayalım ki bu topraklarda ne Yunus Emre’nin katline fetva yazan şeyhülislamlar, ne Nesimi’yi yüzen cellâtlar, ne de Köroğlu’nu eşkıya ilan eden Bolu beyinin adları hâlâ kimse tarafından anılmamaktadır. Ancak fikirleri ve sanatlarıyla topluma ışık tutan bu fikir emekçilerinin söylemleri Anadolu’nun en ücra köylerinde bile hâlâ belli bir yaşam tarzının adıdır. Bunun için Anadolu topraklarında doğan hiç bir sanatçıyı dini, mezhebi, fikri, siyasi görüşü ve etnik kimliğinden dolayı yargılamamalı, dünya kültür mirası içindeki yerimizi bu değerlerimizin çeşitliliği ve farklılıklarıyla alacağımızın bilincinde olmalıyız.